5 Şubat 2011 Cumartesi

FIKRANIN BÖYLESİ

1981-1983 yıllarında K.Maraş’ta çalışıyorum. Serde yazarlık var. Onun için mahalli gazeteleri takip ediyorum. Özelilikle mizah yazıları ilgimi çekiyor
“Memleket “ isminde mahalle bir gazete çıkıyor. Her sayısında bir fıkra yayınlanıyor. Bir sayısındaki fıkrayı okuyorum ama anlamakta zorluk çekiyorum. Belli ki bir terslik var.
Gazetenin basım yeri ve idaresi Uzunoluk caddesi üzerinde. Bende işe aynı yoldan gelip gidiyorum.
Fıkra aklıma takıldığı için akşamüzeri basım yerine uğrayıp  dizgiyi yapan çocuklardan birine sordum. “Bu fıkrayı kim yazdı?” Ben yazdım.” dedi orda ki çocuk. “Ben  bu fıkrayı anlamadım.”  deyince dizgici çocuk açıklama yaptı. “Abi ben bu fıkraları eski bir fıkra kitabından yazıyorum. Uzun bir fıkra idi.  Fıkrayı hurufat tablosundan kumpasa dizdim. Fıkra bitmemişti sayfayı çevirdim, aradaki sayfa yırtılmış bende diğer sayfadan devam ettim. Sadece siz değil hiç kimse anlamamış.”*
Durdu GÜNEŞ
(Her güne bir fıkra)
*Eskiden mahalli matbaalarda dizgi için hurufat tablosu olurdu. Kurşun harfler kutucuklarda bulunurdu. Kurşun harfler tek tek önce kumpasa dizilirdi. Zor ve zahmetli bir işti dizgi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder