29 Haziran 2023 Perşembe

 MİZAHLA İLETİŞİMİ KOLAY KILMAK

Mizah, insanlar arasındaki birçok suni duvarı kaldırarak doğal bir iletişim kurulmasını sağlar Gülmek, sosyal ortama katılımı yumuşatır, özgür düşünmenin yolunu açar. Birlikte gülmenin getirdiği yatay iletişim, barışçı bir anlayışa da hizmet eder.
Mizahın iletişime faydalarını sayacak olursak:
1-Mizah insanları birbirine yakınlaştırır. Victor Borge“Gülmek iki insan arasındaki en kısa mesafedir .” demiştir.
2-Sohbete ya da konuşmaya espriyle başlamak, iletişim kanallarının anında açılmasına yol açar. İlgi ve coşkunun oluşmasını sağlar. Allen Klein “Eğer sizi dinlemelerini istiyorsanız, onları güldürün.”diye tavsiyede bulunur.
3-Mizahi hikâyeler ve onların işaret ettiği gerçeklikler akılda kalır. Bu nedenle geçmişte mizah hep kıssadan hisse olarak anlatılmıştır.
4-Sohbette ya da konuşmada hoşa gitmeyen bir konuyu değiştirmek için anlatılacak hoş bir fıkra, iletişim kazasına yol açmadan ortamı yumuşatabilir.
5-Mizah gerilimi azaltıp kişinin kendini iyi hissetmesini sağladığı için olumlu sözlerle sevgi ortamı oluşturur.
6-Mizah, korkuyu güvene, sahte saygıyı samimiyete çevirerek iletişimde gerçek ve yürekten geri dönüşüm sağlar.
7-Mizah, yaratıcılığı artırdığı için iletişim tıkanıklarının giderilmesinde etkin rol oynar.
Mizahın iletişime birçok katkısı sayılabilir. Ben bu yazımda iletişimin iki tarafı olan verici (biz) ve alıcıdan (karşıdaki) kaynaklanan hataları fıkralarla anlatmayı uygun buldum.
Bilmek Ama Anlatamamak
Bir konuyu anlatıyorsunuz ama anlaşılamıyorsunuz. Sizden kaynaklanan sorunlar olabilir. Uygun iletişim biçimlerini kullanmıyor olabilirsiniz. Karşıdan kaynaklanan sorunlar olabilir.
1-Karşıdaki kişinin algı düzeyi çok düşük olup sizin anlattıklarınız onun alıştığı kalıplardan farklı olabilir.
İlla odunum hikâyesi bu konuyu anlatan tipik örnektir.
Adam sürekli ormandan odun keser, eşeğe yükler, kasabaya götürüp satar. Yıllardır aynı işi yapmıştır.
Bir gün eşekle kasabaya odun taşırken yol üzerinde hastaneye gitmek isteyen ama aracı olmayan biri oduncuya der ki “Sen bu odunu kasabaya kadar götürüp kaça satacaksın.” “20 akçeye” der, oduncu. Bu kez hasta adam “Odunlarını ben satın alıyorum. 20 akçeni ödeyeceğim. Sen odunları boşalt beni kasabaya götür” Oduncu “Odunlar burada ne olacak?” der. Hasta adam “odunların parasını sen alacaksın. Odunlar burada dursun” demesine rağmen oduncu ikna olmaz. “Tamam, da odunlar ne olacak?” der.
2-Kişi anlar ama başka kaygılarla anladığını açık edemez. Bu kişiye ne kadar anlatsanız da içindeki kaygıyı öğrenemediğiniz sürece anlaşıldığınızdan emin olamazsınız.
Sağlık Meslek Lisesinde okurken tarih dersinde ismi Mehmet olan arkadaşımız “Ben bu konuyu on kere okudum yine de anlamadım, hocam” dedi. Hoca “Anlayarak okumuyorsun demek ki. Bak şimdi ben anlatacağım, anlayacaksın” dedi. Başladı ağır ağır anlatmaya, sonunda “anladın mı?” diye sordu. Mehmet “Anlamamışım hocam” dedi. Hoca “Belki ben anlatamadım, çalışkan bir arkadaşımız anlatsın” dedi. Bir kişi daha anlattıktan sonra yine sordu. Mehmet yine “anlamamışım” dedi. Hoca sinirlendi. “Anlamadıysan anlamadın, beynine zorla zerk mi edeceğim?” dedi. Ben anlaşılamayan bir şey olmayacağını düşünerek teneffüste “Gerçekten anlamadın mı? Bir de ben anlatayım” deyince bana, Mehmet“Anlamışım anlamışım ama anladım desem kalk bir de sen anlat diyecek” dedi.
3-Anladığını söyler ama henüz anlayamamıştır. Öğretmenlik yapanlar bilir. Anladığını bildirerek, anlamadığını ortaya koyan bir soru soranlar olur.
Öğretmen tekerlerin nasıl döndüğünü anlatıyor. Bujilerin ateşlemesinden başlayıp, dişlilerin nasıl çalıştığını, anlatarak tekerin dönüşüne kadar olan aşamaları tek tek izah ediyor. Sonunda sınıfa soruyor. Anladınız mı?” Öğrencinin biri kalkıp “Anladım anladım da hocam bu teker nasıl dönüyor?”
4-Mesleki kalıplar insanın algısını sınırladığından söyledikleriniz anlaşılmayabilir.
Temel ile Dursun tavuk çiftliği açmışlar. Çiftlik olunca tavukları da ekilip dikilen bir şey olarak algılayıp civcivleri baş aşağı toprağa dikiyorlar civcivler ölüyor. Sonra ayaklarından gömüyorlar yine ölüyor. Bu kez ziraat mühendisi hemşerilerine “civcivleri hem ayaklarından hem başlarından gömdükleri halde yetişmediğini” söylüyorlar. Ziraat mühendisi, “Siz topraktan bir numune gönderin, analiz yaptıralım, sonucuna göre hareket ederiz” diyor.
5-Hırs ve istek aklın önüne geçmişse sözler doğru algılanmayabilir.
Lidya kralı Croesus, Delphi kâhinine gidip soruyor. "Perslerle savaşayım mı ey kâhin ?" Kâhinin cevabı kısa ve net "Eğer bunu yaparsan büyük bir imparatorluğu mahvedeceksin."
Croesus çökecek olan imparatorluğun Pers krallığı olduğunu düşünüp taklalar atarak savaşa giriyor bozguna uğruyor ve kendi krallığı çöküyor.
Cresus bu savaş için o kadar istekli ki, kâhin ne derse desin istediği doğrultuda algılamaya eğilimlidir.
6-Siz derin konuşuyorsanız ama karşıdaki satıhlarda dolaşıyorsa sizi anlamaz.
Adanalı şair Hayrettin Efendi’nin başyazı olabilecek yazısını derginin ortalarında görenler şaire “Nasıl olur?” gibilerinden sormuşlar. O da şu cevabı vermiş:
“Biz onlara başlarına koysunlar diye bir sarık gönderdik. Onlar kuşak zannedip bellerine dolamışlar.”
7-Bazı insanlar kötümserdir. Siz ne derseniz deyin, onu kötü bir anlama dönüştürürler. Anlatmakta çaresiz kalırsınız.
Zülfiyare dokunmak deyiminin hikâyesini bilirsiniz.
Genç sevdiğine iltifat etmek istemiş “Ne güzel, ipek gibi saçların var.” Sevdiği kız “Ne yani, sen benim saçlarımı ipek gibi ruhsuz cansız bir nesneye mi benzetiyorsun” demiş. Bu arada rüzgâr esmiş. Genç iltifatına devam etmiş, “Saçların rüzgârdaki buğday başakları gibi dalgalı ve hoş” deyince kız. “Ne yani, sen saçlarımı taramadığımı mı ve dağınık olduğunu mu ima ediyorsun?” demiş. Bu kez genç “Ne desem zülfi yâre dokunuyor” demiş.
8-Kalıplaşmış yanlış bilgiler de anlaşılmayı önler.
Beden dili konusunda bir seminere katılmıştım. Semineri veren kişi kadınların kollarını çapraz bir şekilde tutarak göğüslerinin üstünde tutmalarını iletişime kapalı olduklarının göstergesi olarak anlatıyordu. Ben “sağlıkçı olduğumu, kadınların bu şekilde yapmalarının soğuktan korunma güdüsüne dayandığını, çünkü kadınların önce göğüsten, erkeklerin ise önce testislerden donmaya başladığını, soğuk durumunda içgüdüsel olarak bu bölgelerin korunduğunu” anlattım. Semineri veren kişi ilginç dedi bende bu zamana kadar bu davranışı hep iletişime kapalı olarak görüyordum.
9-Karşı tarafın mizah algısı düşük düzeyde ise mizahi konuşmalarda anlaşılamayabilirsiniz. Belki de tekrar tekrar anlaşılması için zorlamak gerek. Ben bazı gruplarda bu zorluğu yaşıyorum. Bazen bir yaptığım espri havada kalıyor. Televizyondaki gibi hatırlatan, fonda gülme sesleri gelmeyince gülmeye cesaret edemiyorlar.
İsmail Dümbüllü’yü izleyerek Tuluat Tiyatrosu hakkında notlar alıyormuş. İlk akşam, oyunda bir sahnede, Dümbüllü’ye soruyorlar “Ne hakla?” Dümbüllü, “35’ ebakla” diyor, seyirci gülmekten kırılıyor.
Erbulak not alıyor. “Anında tepki alabilmek için anında cevap üretmek lazım”
Ertesi gün aynı oyun, aynı sahne, adam soruyor. “Ne hakla?” Dümbüllü “Efemdim?” diyor. Arakasından iki kez “Efendim, Efendim” diyor. Üçüncüde “35’ e bakla” diyor. Seyirci gülmekten kırılıyor.
Altan Erbulak bu konuyu Dümbüllüye soruyor. “Üstad, neden birinci gün bir kerede cevap verdiniz de, diğer gece üç kere tekrar ettiniz ve aynı tepkiyi aldınız.”
Dümbüllü gülümseyerek açıklıyor. “Birinci gece seyirci canavar gibiydi. Pası atıyorsunuz alıyor. Bu akşamki seyirci biraz anguttu, üç kere tekrar etmeyince anlamıyordu. Bende bundan dolayı üç kere tekrar ettim. Bunun için insanların yüzüne baktım. İnsan yüzü size, bir şeyi kaç kere tekrar edeceğinizi kendisi söyleyecektir.
10-Kültürel kalıplar anlaşılmayı önleyebilir.
Kasabanın birine bir komedi ekibi gidiyor. Oyunun gösteriminde ne alkış ne gülme hiçbir tepki almıyorlar. Oyun boyunca espriler havada kalıyor. Oyuncuların moralleri bozuluyor. Oyun bitince bir alkış bir kahkaha bir tezahürat başlıyor. Şaşıran oyunculardan başrol oyuncusu sahneden inip ön sıradaki adama soruyor. “O kadar komiklik yaptık gülmediniz de şimdi neden kahkaha atıyorsunuz?” Adam büyük bir ciddiyetle cevap veriyor. “Valla ben hemşerilerime tembihledim. Bak bunlar şehirli, bunların her yaptıklarına gülüp patavatsızlık yapmayın. Köylülüğünüzü belli etmeyin. Ben işaret verirsen o zaman gülersiniz. Oyun bitince ben işaret verdim, hemşerilerim de gülmeye başladılar.”
11-Bilgisizlik nedeniyle karşı taraftan anlaşılmayabilirsiniz.
12 Eylül 1980 öncesinde sağ sol kavgalarının olduğu dönemde, polis birini sorguluyor. “Sen komünistsin” Genç “Hayır abi, valla ben antikomünistim” diyor. Polis, “Olsun neticede komünist değil misin, antisini mantisini anlamam. Tüm çeşitleriniz aynıdır sizin” diyor.
Karşı taraftan anlaşılmama nedenleri saydıklarımla sınırlı değildir, daha fazladır.
İletişim kurarken karşı tarafın anlaması ve algılamasına dikkat etmek gerekir.
Hatalı İletimde Bulunmak
İletişimde kişinin kendinden kaynaklanan ve iletişim bozukluğuna yol açan nedenler de olabilir. Bunları sayacak olursak:
1-Bir diyalogda doğru vurgu yapmamak yanlış anlaşılmamaya yol açabilir.
Bir nüfus sayımında görevliyim. Evin önünde duran çocuğa “Küçük, baban evde mi?” diye sorduğumda çocuk bana baktı sonra “Benim babam küçük değil ki büyük” dedi.
2-Deyimleri yanlış kullanmak maksadımızı karşıya iletmez.
İş yerinde bir arkadaşımız vardı. Deyimleri yanlış kullanırdı. Sonrada herkes bana gülüyor diye kızardı. Bir meselesiyle ilgili herkes müdahil olunca, bunaldı “siz kendi yağınızla kavrulun” dedi. Çevresindekiler gülünce kızmıştı. “Siz kendi işinize bakın” diyeceği yerde “siz kendi yağınızla kavrulun” demişti.
Bir Erzurumlu yaşlı adam tuvalete girecek ama parası yok. Parasının olmadığını anlayan tuvaletçi "Geç amca seninki de parasız olsun” diye anlayış göstermiş. Yaşlı adam içeri girer hacetini giderdikten sonra tuvaletçiye dönmüş “Çok iyi oldu, geçmişlerinin canına değsin” demiş.
3-Atasözlerini yanlış yerde kullanmak farklı anlaşılmayı doğurabilir.
Bir arkadaşım benim sık fıkra ve atasözü kullanmamdan çok etkilenir. Hatta zaman zaman not alarak “Bunu bir yerde kullanayım.”der. Bir gün bana “Durdu, senin Atasözlerin benim başımı belaya sokuyor.” dedi.
Sonra başından geçenleri anlattı.
GİMA’ YA sözleşmeli personel olarak girmişti. GİMA’nın müdürü onu değişik reyonlarda çalıştırmak istiyor. Ama arkadaş ısrarla istihbarat memuru olmak istediğini söylüyor. (İstihbarat memuru, senetle yapılan satışlarda senet sahibiyle ilgili bilgileri araştıran personel) Müdürle satış salonunda ayaküstü arasında şu diyalog yaşanıyor.
”Seni gıda reyonunda değerlendirelim” “Hayır, ben istihbarat memuru olmak istiyorum.”,”Seni deterjan reyonunda değerlendirelim” “Hayır, ben istihbarat memuru olmak istiyorum.”,”Seni parfümeri reyonunda değerlendirelim.”,”Hayır, ben istihbarat memuru olmak istiyorum.” dedikten sonra, “Diken battığı yerden çıkarılır müdür bey” diyor.
Müdür diyaloğun arasında bu sözün ne anlama geldiğini pek kavrayamayıp sinirle odasına çekiliyor. Bir saat sonra çağırıp öfkeyle bağırıyor. “Ben de sana öyle bir diken batırırım ki kimse çıkaramaz.”
Arkadaş şaşkın,”Bu bir atasözüydü müdür bey” diyor. Müdür; “Ne atasözü kardeşim, kompozisyon dersinde miyiz? İş konuşması yapıyoruz” diyor.
4-Doğru kelime kullanmamak kastedilenin çok uzağında bir anlaşılmaya yol açar.
T. Ç Mecliste konuşma yaparken “Sayın milletvekilleri, M.Y. iktidarsızdır.” (İstikrarsız demeye çalışıyor.) demesi kahkahalarla karşılık görmüştür.
5-Kendi ön yargılarınızı öne alıp konuşmak iletişimi ortadan kaldırır.
Reha Muhtar haberleri sunarken telefonla bağlanan adama kızıyor. “Bütün bunları nasıl yaptın ha? Cevap ver.” Adama “bakın efendim şöyle izah edeyim…” diye cevapladığında, Muhtar fırça atmaya devam ediyor.“Sus konuşma, hala utanmadan izah ediyorsun. Cevap versene!”
6-Konuştuğunuz konuda bilgisizseniz doğru iletişim kuramazsınız.
Bir gazeteci Emrah’la röportaj yapıyor. Röportaj esnasında soruyor. “Hayatında hiç Mozart dinledin mi? Emrah cevap veriyor “Valla henüz dinlemedim. Ama Türkiye’ye gelirse mutlaka konserine gideceğim.”
7- Mahalli şive kullanmak farklı bir yörede anlaşılmayabilir.
İki Elazığlı Antalya’ya tatile giderler. Denize girmek isterler ama mayoları yok. Tumanla denize girilip girilmeyeceğini tam kestiremezler. Oradaki birine sorarlar. “Gardaş burada tumanla çimili mi?” karşıdaki anlamayıp öyle aval aval baka kalınca diğer arkadaşı açıklamada bulunur. “Yani arkadaş diyor ki, burada tumanla çimiliyor mu?”
8-Konuşurken uygun üslup kullanmamak iletişimi ortadan kaldırabilir.
Köyde evin birinde elek lazım olur. Anne kızını göndererek komşudan elek almasını söyler. Kız gider komşuya emir kipiyle “Eleği ver” der. Komşu kadında “Elek yok” der. Kız eve gelir annesine “Elek yokmuş” der. Sonra anne gidip komşudan eleği istediğinde komşusu eleği alır ve uzatır. Anne, eleği kızına niye vermediğini sorunca komşu kadın “ Eee komşu, elek istemenin de bir yolağı var” diye konuşur.
9-Kelimeleri doğru bağlamda kullanmak gerekir Aksi takdirde yanlış anlaşılması mümkündür.
Temel İngiltere’ye gider. Acıkınca bir lokantaya girer. Ancak İngilizce bilmediği için menüye bakar, oradan işaret diliyle listeden bir yemeği gösterir. Garson listede gösterilen yemek olarak kabak getirir. Temel kabağı hiç sevmiyor. Etrafına bakınır. Yan masada siparişi nasıl veriyorlar ve ne yemek geliyor. Ona dikkat eder. Yan masada yemek yenmiştir. Adam garsonu çağırır. “repeat please”(ripit piliz-tekrar lütfen) der. Garson ona piliç getirir. Temel demek ki böyle söyleyince piliç geliyor diye garsonu çağırır “ripit piliz” der. Garson gider tekrar kabak yemeği getirir. Temel kızar ve özellikle kendine böyle yapıldığını düşünerek kabağı kaldırır garsona fırlatır. “Ulan başkasının ‘ripit pilizi’ piliç oluyor da bizim ki niye kabak oluyor.”
10-Karşı tarafın algı seviyesine uygun konuşmamak anlaşılmazlığı doğurur.
Yeni kaymakam hevesli köyleri ziyaret ediyor. Bir köyde muhtar onunla ilgileniyor, ağırlıyor. Sonra kaymakam ilkokulu ziyarete gitmiş. Birinci sınıfa derse girmiş. Daha henüz okuma ve yazmayı bile sökememiş öğrencilere “ Kaymakam kime denir?” diye sormuş. Kimseden ses yok. Çocuğun biri parmak kaldırmış. “Muhtarın tavuğunu yiyene kaymakam denir” demiş.
11-Teknik dil kullanmak anlaşılmazlık sebebi olabilir.
Yaşlı kadın boşanma davası açmış, davası reddedilmiş. Kadın reddedilmenin ne olduğunu tam anlayamayınca hâkim açıklamış “ Yani sen boşanamadın, senin boşanmanı kabul etmedim" demiş. Kadın “olur mu hiç hâkim bey” diye itiraz etmiş. Hâkim bu kez “kararı beğenmiyorsan, temyiz edersin” demiş. Kadın hâkime ters ters bakmış sonra “Hee hâkim bey, sen pisle ben temizleyeyim öyle mi?” demiş.
Kişinin kendinden kaynaklanan iletişim bozukluğuna daha çok örnek verilebilir. Doğru iletişim için doğru iletim gerekir.
Unutmayalım mizah iletişimi güçlendirir. Ondan yararlanmak akıllı ve lider insanların işidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder