Bilge baykuş ve karga her gün yeni bir konuda konuşmanın
keyfini yaşıyorlardı. Karşılıklı konuşma birbirine yeni ufuklar açıyordu.
Karganın sorusu, bilge baykuşun açıklamaları zincirleme yeni sohbetlerin
kapısını aralıyordu.
Karga bu gün bir dileğini konuşmak istiyordu. Sürekli
eleştirinin iletişimde bir duvar oluşturduğunu düşünmüştü.
Merak ve temenni ile sordu:
-İnsanları sürekli eleştiriyoruz. Ama gönül isterdi ki,
bütün canlılar birbirini anlasın. Anlaşamadığımız için mi düşmanlaşıyoruz.
İnsanlarla anlaşmanın nasıl mümkün olacağını merak ediyorum.
Bilge baykuş ‘bu biraz zor’ der gibi açıkladı:
—Öncelikle insan kendiyle anlaşmalıdır. Sonra insan insanla
anlaşmalıdır. Daha sonra da bizimle anlaşmalıdır. Oysa insan önce kendiyle
anlaşamaz ve kendine yalan söyler. İnsan hoşuna gitmeyen şeyleri görmezden
gelir ve kendini aldatır. Ya da işine gelen şeye inanarak gerçeğe göz yumar.
Onun için önce insan kendine karşı dürüst olmalıdır. İnsanın diğer insanlarla
anlaşması da ciddi bir sorundur. İnsanlar düşünürken, anlamlandırırken ve
konuşurken sözcükleri kullanır. İnsan sözcüklere ise önce kendi hayatıyla
ilgili anlam ve yorum ekler. Sonra da ideolojik bir şablona oturtur. Artık sözcükler
sübjektif ve çatışmacı bir rol kazanır. Bu malzemeyle insan diğer bir insanla nasıl
doğru bir iletişim kurabilir ki? Elinizde çiçekler değil de silahlar varsa
nasıl oturup konuşacaksınız? Kendi cinsiyle anlaşamayan insanın bizimle
anlaşması ise üzerinde durulacak bir konu değil, ancak Durdu Güneş'in fıkraları
aramızda ortak bir alan oluşturabilir.
Durdu GÜNEŞ