19 Ağustos 2018 Pazar

DOĞRU ŞEYLERE YANLIŞ, YANLIŞ ŞEYLERE DOĞRU ETİKET YERLEŞTİRMEK


Doğru şeylere yanlış etiket yerleştirerek doğru şeyleri sabıkalı hale getiririz:
Güzel bir söz söyleyince “edebiyat yapma” derler.
**
Düşünceli bir söz söyleyince “felsefe yapma” derler.
**
Yeni bir şey söyleyince “Başımıza icat çıkarma” derler.
**
Doğru bir şey söyleyince “Doğrucu Davutluk yapma” derler.
**
Bir şey düşününce “Hindi gibi ne düşünüyorsun” derler.
**
Çalışkan bir öğrenciysen “inek” derler.
**
İffetli yaşayan kıza “köylü kızı Kezban ya da rahibe Terasa” derler.
**
Yanlış şeylere doğru etiket yapıştırarak yanlış işlere meşruiyet oluştururuz:
Umumhaneye “mektep ya da üniversite” derler.
**
İlk umumhane deneyimine “milli olmak” derler.
**
Fuhuş sektöründeki kadınlara “hayat kadını” derler.
**
Kadın pazarlayan yaşlı kadına “hacı ana” derler.
**
Metresle yaşamaya “dost hayatı” derler.
**
İçkiye “aslan sütü” derler.
**
Hapishaneye “savcının oteli” derler.
**
Mafya liderine “baba” derler.
**
Kumara “piyango” derler.
Kavramlar karışınca kafamızda karışıyor. Mesela geçenlerde bir “iftar” yemeğine katıldım. Ama adını değiştirmişlerdi. “Yemekli Değerlendirme Toplantısı” yazmışlardı. Yemek sonrası benim kafam karmakarışık oldu. Acaba dini bir yemek mi yedik yoksa resmi bir yemek mi yedik. Anlayamadım. Sonra kendi kendime “Üzümünü ye bağını sorma” diye meşruiyet aramayı yadırgayan bir toplumda bu kadar düşünürsen beynin kısa devre yapar. Uydum kalabalığa de rahat et.” dedim.İşin en kötüsü yakındığımız konuların aynı zamanda bir unsuru olarak hayata devam etmemizdir. Eleştiri kokan bu ifadeleri topluma değil kendime yöneltiyorum. Şarkılardaki gibi “Eller günahkâr/Diller günahkâr/Bir çağ yangını bu bütün/Dünya günahkâr/Masum değiliz hiçbirimiz.”
Keşke ülkemizde bir “Türkçe Rafineri Tesisleri” kurulsa, önce kelimeleri arıtsak, sonra da düşüncelerimizi arıtsak ne kadar iyi olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder